Sardunya’da arkeolojik bir gün
12si Salı günü bütün gün serbesstik! Bu yüzden Bruno ve Raffaella’nın arabasıyla Sardunya’daki insanların tarihini takip eden bir günlük geziye çıkmaya karar verdik!
İşte yolculuğumuzun haritası, okumak ve orada gördüklerimizi görmek için haritadaki konumlardan birine tıklayın:
Filigosa
Filigosa bölgesi, aeneolitik dönemden, daha doğrusu Bakır Çağı’ndan (2900-1800 B.C.) kalma bir nekropol barındırır. İronik olarak, site şimdi bir hastanenin önünde. Nekropol, ilk Sardunya metal kültürü olan Filigosa kültürü tarafından taşın derinliklerine kazılmış dört mezardan oluşuyor. Bu mezarlar da benzer bir konfigürasyon sunmaktadır. Hepsinin kayaya oyulmuş, “dromos” adı verilen uzun bir koridor girişi var:
Mezar birkaç hücreden oluşuyor. Girişteki ilk hücre en büyüğü ve zeminin ortasında oymalı bir ritüel şöminesi bulunuyor.
Diğer mezar odalarına ise oymalı kapılardan ilk hücreden sürünerek girilebilmekte. Biz böyle bir şey denemedik, bu yüzden mezarlardan birinin odalarının bir haritasını buraya bırakıyoruz.
Alan, önemli bir uygarlık olan Nurajik uygarlık tarafından da gömme amacıyla kullanılacağı için Tunç Çağı’na kadar varlığını sürdürmüş.
Nuraghe Losa
Bir sonraki durağımız, Tunç Çağı’ndan Nurajik uygarlığının özelliği olan devasa bir yapının kalıntılarını ziyaret ettiğimiz Nuraghe Losa. Aslında adı da bu yapıdan türetilmiştir: Nuraghe. Bu tür megalitik yapı, Sardunya’nın her yerinde bulunuyor, adada 7000’den fazlası keşfedilmiş. Nuragheler, Nurajik uygarlığın geçirmekte olduğu demografik artışın, toprak kolonizasyonunun, ormansızlaşmanın ve tarımsal gelişimin bir parçası olan dört yüzyıl boyunca (MÖ 1600-1200) inşa edilmiş. Bu çok amaçlı binalar, esas olarak ürünlerin yoğunlaştırılması ve yeniden dağıtılması için koordinasyon merkezleri olarak işlev görmüş ve birkaç bölgede yapılandırılmış kalın bir ağ oluşturmuş.
Tunç Çağı’nın (MÖ 1200-930) sonlarına ve Demir Çağı’nın (MÖ 930-730) başlangıcına doğru, Nurajik uygarlık bir sosyo-ekonomik kriz geçirdiği için nuraghe faydasını kaybetmiş. Gerçekten de bu dönem, bu binaların parçası olduğu kırsal sistemin, çok parçalı ve yeni ortaya çıkan kentsel sistemlerle rekabet edememesiyle ortaya çıkan sınırlarını göstermiş.
Tharros
Kentsel sistemden bahsetmişken, bir sonraki durağımız Tharros’tu. MÖ 8. yüzyılın sonlarında Fenikeliler tarafından kurulduğu sanılan Tharros, Pön çağında (MÖ 6. yy-238) Sardunya’nın en önemli şehirlerinden biri haline geldi. Nurajik bir yerleşimin yakınında inşa edilmiş olması, Sinis yarımadasında bulunan ve doğal bir liman sağlayan coğrafyası ile varlığını açıklamaktadır.
Şehir, MÖ 238’de Roma kontrolüne, daha sonra da sakinleri 1070’de Sarazen baskıları altında şehri terk edene kadar Bizans İmparatorluğu’na geçmiş.
San Giovanni di Sinis
Son durağımız, Tharros’tan 15 dakika uzaklıktaki en eski Sardunya kiliselerinden biri. 6. yüzyılda Bizans döneminde inşa edilmiş. Bu küçük kırsal kilise, Vaftizci Yahya’ya adanmış ve küçük bir pagan kökenli mezarlığın üzerinde durmakta.
Bugün görülebilen yapı, 9. ve 10. yüzyıllar arasında gerçekleştirilen bir genişletme ve yenileme çalışmalarının sonucudur. Daha önce bina haç şeklinde, arka kollar kesilmiş; üst kol apsise dönüştürülmüş ve kilisenin içinde üç nef oluşturulmuş.