Katu veya Kathu halkı, Laos’ta üç ana ailede gruplanan 47 farklı etnik gruptan biri: Lao Theung, Lao Sung ve Thai-Kadai. Lao Theung (yukarı Lao) genellikle khas olarak adlandırılır. Laos’taki Bolaven Platosu’ndaki orta yükseklikteki dağlarda (300 m ile 900 m arasında) yaşarlar. Katu halkı da Lao Theung’un alt grupları arasında yer alıyor.

Dil

Lao diliyle hiçbir ilgisi olmayan kendi dilleri var ve çoğu Katu Lao dilini hiç anlamıyor. Etraflarında konuşulan dili anlamamaları, onları topluluklarında yalnız bırakıyor ve bu yüzden köyü terk etmekten korkuyorlar. Yabancıların, köylerini terk ederlerse sonunda onları öldürecek kötü bir lanet yapabileceklerine inanıyorlar.

Eğitim ve inançlar

Eğitim neredeyse olmadığı için, köylüler Dünya’nın düz olduğuna; televizyonda gördüklerinin gerçek olduğuna (gerçi çoğu insan için geçerli bu); soluk tenli birinin, çalışmadığı ve çok fazla süt içtiği için beyaz tenli olduğuna; koyu tenlilerin çok çalıştıkları ve daha yüksek, güneşe daha yakın yerlerde yaşadıkları için koyu tenli olduklarına; çok ekmek yiyen birinin burnunun daha uzun oduğuna; kameraların ruhun parçalarını çalabileceğine inanıyorlar.

Din

Katular, dünyadaki her şeyin bir ruhu olduğuna inanan en eski din olan animistler. Bu inanışa göre bir kayanın, çimenin, evin, her şeyin ruhu var. Ruhlar hem iyi hem de kötü niyetli olabilir; kötü ruhların insanları ele geçirdiğine, hastalığa ve kötü şansa neden olduğuna inanılır. Bir hayvanı kurban etmek, kötü ruhları kovmak için yaygın bir uygulama. Artık mevcut olmasa da daha önceleri insan kurban etme de nadir değilmiş. Bir kuralı çiğnerseniz, köye kötü ruhlar getirirsiniz, dolayısıyla bir hayvanı öldürmek zorunda kalırsınız. Bir evin kapısını çalmak bile kötü ruhları getirmeye yetiyor. Pirinç hasat sezonunun sonu gibi önemli olayları anmak için törenlerde de hayvanlar kurban ediliyor.

Doğa

Ayrıca doğaya çok bağlılar. Turumuzun bir parçası olarak ilaç olarak kullanılabilecek farklı yaprak ve kök türlerini öğrendik. Hepsini hatırlamıyoruz ama kanamaya, diş ağrısına, böceklere, sıtmaya, mide bulantısına, böbrek taşına, adet sancısına, ağrıya, iktidarsızlığa vs pek çok duruma karşı farklı bitkiler yetiştiriyorlar. Katu halkı ayrıca çok yaygın olarak tütün, kahve yaprakları ve ot içiyor. Çok erken yaşta (3 yaşında) bambu nargile içmeye başlıyorlar çünkü tütünün iki avantajı var: sivrisinekleri/sülükleri ve kötü ruhları kovalamak. Burada modern tıp/büyük ilaç şirketleri ile bazı çarpıcı benzerlikler olduğunu fark ettik: Birincisi, tüm bu şifalı bitkiler önce hayvanlar üzerinde test ediliyor. İkincisi, kullanımlarının sırrı köyün yaşlıları tarafından iyi saklanıyor, bize yeri gösteren kişinin yaşlı amcası bile sırf İngilizce öğrenmek için topluluk dışına çıktı diye kendisine tüm sırrını anlatmıyor.

Siyaset

Köyü üç önemli kişi yönetiyor: şaman, guru ve medyum kadın. Batı terimleriyle bu, doktor, belediye başkanı ve rahibe (insan dünyası ile ruhlar dünyası arasındaki aracı) denk geliyor. Şamanlara, bir çocuğa isim verilmesi ve rüyaların yorumlanması da dahil olmak üzere hayatın birçok alanında danışılıyor.

Nüfus

Altyapısı olmayan bu rustik köyde 30’dan biraz fazla evde yaklaşık 700 kişi yaşıyor. Bu, ev başına ortalama 23 kişi demek. En büyük evde 69 kişi var. Çok eşlilik (sadece erkekler için), çocukların 5 yaşından itibaren antlaşmalı ve görücü usulü evlendirilnesi yaygın bir uygulama. Erkek başına 5 eş sınırı var. Kadını değerli kılan, yemek yapmasını, viski yapmasını bilmesi, çalışkan ve alçakgönüllü olması gibi erdemleriyle ölçülüyor.

Kadınlar, doğum ve ölüm

Köyde üç mezarlık var: Kadınlar mezarlığı, yaşlılık veya hastalıktan ölenler için bir mezarlık ve bir kaza sonucu ölenler için bir mezarlık. Başınıza bir kaza gelirse, içinizde ve ailenizde kötü bir ruh olduğuna ve ailenizin geri kalanının da aynı şekilde lanetlenebileceğine inanılıyor. Köyde kötü ruhlar barındırmamak için, merhumun tüm ailesi köyü terk etmek ve beş yıl boyunca köye ayak basmadan ormanda yalnız yaşamak zorunda. Bu beş yıl geçtikten sonra aile köye dönebilir ve temiz bir zemin üzerine yeni bir ev inşa edebilir; eski evleri yıllar önce köylüler tarafından yıkılmış olur.

Kadın mezarlığı aynı zamanda kadınların doğum yaptıkları yer. Doğum yapacak olan kadın, bir arkadaşı ya da ailesinden bir kadınla köyden ayrılarak doğum sırasında ve sonrasında 10 gün boyunca mezarlıktaki derme çatma barınakta yaşar. Bu süreden sonra çocuğuyla birlikte köye döner ve köyün erkeklerinin onu ve bebeğini her türlü kötü ruhtan arındırmak için yaktıkları sembolik ateşin üzerinden atlar. Eve girmeden önce kocası ona “iyi” bir bebek mi yoksa “kötü” bir bebek mi getirdiğini sorar. “Kötü” cevabını verirse, bebek yok edilir (kimse kötü demiyormuş tabi ki). Kadın doğumdan sağ kurtulamazsa, üç günlük bir süre boyunca mezarlığa dimdik defnedilir. Birinci gün dizlerine, ikinci gün göğsüne, üçüncü gün başına kadar toprakla örtülür. Bu, onu Cennete (cennet: ay) gitmeye hazırlamak için bir arınma töreni olarak yapılır.

Günümüzde artık bu doğum ritüeli de uygulanmıyor, kadınlar çocuklarını hastanede doğuruyor.