Kamboçya’nın başkentine hoş geldiniz!

İnsanlar (turistler) genellikle buradan, soykırım tarihiyle bağlantısı nedeniyle (bu konudaki iki ana müze burada bulunuyor) depresif olarak bahsediyorlar. Burayı ziyaret etmenin ana nedeni zaten bu. Bunun haricinde turistik yerler oldukça sınırlı, kraliyet sarayı, birkaç tapınak ve sokak pazarı var.

Okuduklarımızdan beklentilerimiz çok düşüktü ama aslında şehri çok sevdik. Yine daha fakir yerel bir bölgede kaldık, ama yakınlarda şehrin en güzel yiyecek pazarı vardı.

Tahminimizden çok daha büyük bir şehir, ilk gün şehri yürüyerek gezmeye çalıştık ama o kadar büyük ve sıcaktı ki daha sonra tuktuklara geçmek zorunda kaldık.

Neler gördük?

Wat Phnom

1373 yılında inşa edilen bu tapınak, yakındaki nehirde dört Buda heykeli keşfettiğine inanılan Leydi Penh’e adanmış. Kamboçya’daki Budist ibadetinin önemli bir merkezi ve birçok insan buraya dua etmek ve Buda’ya adaklar sunmak için geliyor. Ayrıca burada yaşayan ve okuyan çok sayıda keşişe ev sahipliği yapıyor.

Tapınak, şehirde huzurlu bir yürüyüş için mükemmel bir yer olan sevimli bir parkla çevrili. Bu parkta gürgen adı verilen bu aşırı büyük egzotik kuşları bile görebilirsiniz!

Anıtlar

Ayrıca Sihanouk Norodom’un heykelini:

Ve bağımsızlık anıtını gördük:

İkisinden de Kamboçya’nın tarihi bölümünde daha çok bahsedeceğiz.

Phnom Penh’de Paris!?

Şehrin güneydoğu kesiminde Tonle Bassac Nehri üzerinde bulunan insan yapımı bir ada olan Diamond Island’ı rastgele ziyaret ettik. Paris mimarisini kopyalayan çok sayıda bina gördüğümüze şaşırdık. Elysee adındaki bu yer, kafeleri, lüks özel mağazaları ve otelleri ile Paris’teki Champs Élysées Caddesi’nden ilham alan yeni ve lüks bir rezidans. Herkesin böyle bir yere giremeyeceğini düşünüyoruz ama en azından ziyarete açık. Bir Arc de Triomphe bile var!

Bu ada haricinde şehir sosyoekonomik açıdan örneğin Bangkok’tan daha dengeli görünüyordu. Şehrin çoğu oldukça modern ama mütevazıydı.

En sevdiğimiz yer, lokal bir kahve

En sevdiğimiz yer, yaşlı erkeklerin sık sık ziyaret ettiği (tıpkı türk kahvesi gibi) ve kadınların işlettiği bir sokak kahvesiydi. Burada taburede oturup, yanında sıcak çay ile servis edilen sert kahveden içebilirsiniz.

Ve bu kahvede tabii ki sevimli bir yavru kedi ve daha da sevimli ona bakan yaşlı bir kadın da vardı :)